"A moment of realization is worth a thousand prayers"

20150705

On Dördüncü Mektup: Mavi Boyalı Korku



                                                                                                          05.07.2015- 22:42 / İstanbul
Daha ağır. Her gün biraz daha ağır. Tüm duyguları bir bedende taşımak. Her gün biraz daha kimsesiz. Her gün bir eksiltip, kutsal yalnızlığa ulaşma çabası. Sayamadım, en son kaç çıkardım? Kaç kez saydım duvara açılmış delikleri? Kaç kez bam telime vurup da gözyaşlarımı kusturdu bombalar? Kadere inanasım geldi. Hep yalnızlık varmış sonunda. Bu kadar acısız ve güzel olduğunu söyleselerdi daha çabuk yapardım çıkartma işlemini. Yine buradayım. Kendi sonsuz evrenimde.


Sevgili okuyucu,

Bu yaşa kadar kimseden gizleyemediğim tek bir zaafım oldu: Yalnızlık korkusu. Bu canavar insanoğlunun başının belasıydı. Sosyal bir yaratık olmak zorunda mıydım? Yaşayabilmek için evet. Yaşadım da, yaşıyorum da; lakin sosyal ilişkilerimi ilmek ilmek dokumuşken, bir çırpıda sökmek istiyorum.  Korkuyorum. Yalnız uyanmaktan korkuyorum. Yatağıma kavuşmak ve kendi evrenime dönmek için can atıyorum. Orada gördüklerimi gözümü açıp da paylaşacak biri olmayınca cama yapışıp kalan bir sineğe dönüşüyorum. Ne uçabiliyorum ne de o evrene dönebiliyorum.

The Blood of Paradise by Ken Wong

Böyle korka korka alt edeceğim o korkuyu, biliyorum. Kendi evrenimin kapılarını çoktan araladım. Eşikte bekliyorum.  O evrenin izleyicisi olmayı bırakıp, bir parçası olabildiğimde tüm kapılar ardımdan kapanacak, onu da biliyorum. O gün ilk kez yalnızlığın suratına baka baka basacağım kahkahayı. Bu sefer pencereye yapışan sinek o olacak ve asla geçemeyecek pencerenin diğer tarafına.

Sonra kaybolacağım yavaş yavaş. Karanlık olmayacak hiç. Aydınlık olacak hep, ama mavi bir aydınlık. Güneş’in kardeşiyle tanışmış olacağım böylece. Ağaçlar köklerini toprağa değil gökyüzüne salacak, mavi besleyecek onları.  Mavi her şeye hükmedecek.

Sonra yıllarca gizlenmiş olan vahşi benliğime erişeceğim: Beni gitgide ağırlaştıran tüm sevgimden yavaş yavaş kurtulacağım. Önce en sevdiğim kitaplardan kurtulacağım, en sevdiğim terliklerimi atacağım, en sevdiğim şarabın tadını unutacağım. En sevdiğim kalemi saklayacağım. Anlatmak için. Hayatımdaki her bir insanı köklerinden çekeceğim. Uçup gidecekler. Sokaklara veda edeceğim, çiçeklerin kokusuyla pencerenin önünde mayhoş bir uykuya teslim olmuş kediye de. Geçmişim de gitmiş olacak tüm sevgilerle. Bir taşla iki kuş. En sevdiğim rengi de maviye kurban edeceğim. Mavi her şeye hükmedecek.

İşte o zaman ilk kez kendimle tanışacağım. Tek bir iz olmayacak üzerimde. Yeniden doğacağım. Doğduğumda yalnız olacağım. Konuşmayacağım. İhtiyacım olmayacak kelimelere. Göreceğim. Kendi başıma göreceğim. Gördüklerime isimler verecek gereksiz sesler olmayacak. Tek bir beyin, her şeyden bağımsızca düşünecek. Şu ana dek hiçbir insanoğlunun tatmadığı o duyguyu tadacak: Özgür olacak. Düşünmek de hissetmek de özgürce olacak.

Hayalini kurdukça, korku zayıflıyor. Korku yeniliyor. Yalnız ve özgür bir zihin dolduruyor düşlerimi her korktuğumda. Korku zayıflıyor. Unuta unuta yabancılaşıyorum, öğrendiğim her şeyi unuta unuta. Bir bebek kadar temiz zihnim, öyle yabancı. O eşiği geçtiğimde ise hiçbir şey kalmayacak. Sadece mavi. Mavi kalacak. Mavi her şeye hükmedecek.


Ölmemek üzere...

No comments: