"A moment of realization is worth a thousand prayers"

20151230

Yirmi Üçüncü Mektup: Yaşamaya Kaç Nefes Kaldı?


                                                                                                                     29.12.2015- 20:58 / İstanbul

Hani olur da bir gün benliğini kusarcasına dışarı attıran biri olursa hayatında, bütün kontrolünü kaybedip o an yaşayabildiğin vakit artık mutlu olamayacağını bil. Ben yeni öğrendim. Kısa bir zamanda hayatımda büyük bir boşluk oluştu, o anların hayaliyle yaşamaya başladım. Hatta gerçeklikten öyle kopmuştum ki aylar sonra sarılıp, somut biçimine kavuştuğumda aklımı kaybettiğimi düşündüm. Sarılıyordum, başım göğsünde yer bulmuştu; lakin gerçek olamıyordu. Sanki her şey kafamda yarattığım bir evrende olup bitiyordu. Sadece benim zihnimdeydi.  Kollarımın arasındaki varlığın gerçek olmadığını, gördüklerimin bir yanılsamadan ibaret olduğunu hissediyordum.. Gerçeği kabullenemeyişimin bir tek sebebi vardı: Korku -Kendimi içimden söküp attıran ve sonra giden Oydu. Gittiğinden beri zihnimdeki evrenden çıkmaz, onunla yaşar olmuştum. Gerçekliğiyle beni tekrar dünyaya sürükleyecekti. Gidecekti.- Kanmadım. O bir anı, O bir hayal, O benliğim olarak var olmaya devam etsin istedim. Bu dileğin geri kalan tüm gerçek hayatların da sonu olacağını bilseydim, yine de yapar mıydım? Ölüm fermanımı imzalamayı kendim seçtim, bilseydim yine de yapardım.



Nude in a Glass Dome by Richard Teschner, 1916
Sevgili okuyucu,

Bu şehre ayak bastığını öğrendiğimde heyecanlandım, görünce geçerdi değil mi? Geçmedi. Aylardır adam edemediğim, zaman birimlerine sığdıramadığım hayatımı bir anda birkaç saate tıkıştırdım. Geri kalan boşlukları ise O'na ayırdım. Yolları devirip O’na gitmeye çalıştım, yollar bitmedi. Dayanamayarak dört tekerden inip, ayaklarıma verdim ulaşma görevini.  Buna rağmen geç kalmıştım. Neyse ki telefon icat edilmişti, aradım. Adımlarını bana doğru atsın istedim. Denizin kıyısından, akşam balıkçılarının, temiz hava avcılarının arasından sıyrıldım. Gözüme değdi. İnsanları ne zamandan beri yürüyüşlerine göre sınıflandırmıştım? Koştum. Koşamadım. Tekrar denedim. Sarıldım. Ayrıldım. Öptüm. Ne yaptım? Ne yapacağımı bilemedim. Koluna girdim.

Yıllardır biriktirdiğim kelimeler yok oldu. Balıkçılar da mı gitti? Onlarca insan yerin dibine mi girdi? Sağım solum, önüm arkam, içim dışım O oldu. Heyecan gitmedi. Tutuldum. Kolunu sıktım. Gerçek olduğunu anlamak için ne yapılırdı? Ne yaptım? Parmaklarımın ucuyla dokundum şakaklarına. Bir daha öptüm. Hissediyordum. Gerçek miydi? Gerçekse neden konuşamıyorduk? Hayalse, nasıl bu kadar somuttu? Hangi ara uykuyla uyanıklık böyle iç içe yaşamaya başladı? Bulamadım. Yürümeye devam ettik. Dört duvar arasına sığındık. Bir masanın iki ucundaydık şimdi.

Her gün herkese anlattığım, hatta bu yeni icatlar sağ olsun var olsundu ki sesimi ulaştırıp O’na bile anlattığım onca şeyi yeniden anlattım. Anlatırken anladım: O gittiğinden beri konuşmamış gibiydim. Anlatılan onca şey sadece havaya savrulan kelimelermiş, o anda ise içimden parçalar alıp da yükseliyordu aynı kelimeler. Kelimeler adam seçiyordu. Bir başkasının karşısında sadece harflerin yan yana dizilip oluşturduğu bir şekilden ibarettiler. Susmadım. Dilim damağa da yapıştı. Susamadım.

O gece yastığa başımı koyduğumda bir hayalin daha sonuna geldiğimizi düşünüyordum. Gerçek olamazdı. Sabah uyandım. Hayatıma devam edemedim sayın okuyucu. Gözümün gördüğü her yüzden nefret eder olmuştum, oturduğum her masanın bir kenarında kendi zihnime yol alıp orada kalıyordum.

Ah okuyucu, ait olamıyordum işte! Böyle bir varlık- gerçek veya zahiri- hayat bulabiliyorken, başka hiç bir varlığa katlanmam mümkün değildi.  Ben O'nun var olabildiği evrenlere aittim. O, şu nefes alabildiğim düzende var olamıyordu. O'nun var olamadığı bütün düzenleri yok saydım. Bu düzenin bir parçasıydım doğuştan, kendimi de yok sayar oldum.

Gitti. Veda etmedi. Yeniden var olacağını fısıldadı ve gitti. Yıllardır var olduğunu sandığım bir düzeneği ateşe verdiğini bilir miydi? Tek güç kaynağım O’nun varlığıydı. Yaşamaya kavuşabilmek için oksijenli solunuma devam etmeli, O kapımı çalana kadar da yaşadığımı bu düzendeki kimseye belli etmemeliydim.

Bekliyorum. Ciğerlerimden boşalan her nefeste O’na bir adım daha yaklaştığımı bilerek sabırla bekliyorum.

Ölmemek üzere…


No comments: