"A moment of realization is worth a thousand prayers"

20150401

Üçüncü Mektup

                                                                                                              11:12/ 01.04.2015 - İstanbul

Şu an içimdeki kıpırtıyı anlatmak için bulabildiğim kelime yok.  Ağlamama ramak kalmış gibi boğazım düğümlü, diğer tarafta da aileme kavuşacak olmanın verdiği telaşlı bir mutluluk; lakin bencillik edip, mutlu olamam böyle bir günde.  Artık nefret etmiyorum;  bedenimi, zihnimi, her yanımı saran bir öfke dalgası var sadece. Korkmak da yok; kendi korkularıyla başa çıkamayıp, bütün ülkeye korku salmaya çalışanlara rağmen… Ölmenin bazen kutsal olduğunu öğrendim dün, “Ne yazardım?” dedim yine ve yazıyorum.


Sevgili okuyucu,

Ben dün 11.00 sularında fişi çekilen, masum insanların fail-i meçhul sanılan cinayetlerine tanıklık eden ve katillerin ekranlarda boy gösterdiği bir ülkenin vatandaşıyım. Olağandışı elektrik kesintisinin onlarca komplo teorisi yarattığı, asıl nedenini ise kimsenin açıklamak istemediği garip bir günde, işi gücü bırakıp haber sitelerini karıştırmayı kendime görev edindim. Bu sırada bambaşka bir haber okudum: Çağlayan Adliyesi’nde Berkin Elvan davasına bakan son savcı rehin alınmıştı.

Dürüst olmak isterim, böyle sonuçlanacağını tahmin etmemiştim; çünkü o odadakilerin taleplerini okuduğumda, herhangi bir insanı öldürebileceklerine inanmadım. Tek dertleri hepimizin duymak istediği bir cevabı alabilmekti. Fikirlerine, eylemlerine, amaçlarına katılmayabilirsiniz; fakat kurban edildiklerini, savcı dâhil o odadaki üç kişinin gözden kolayca çıkartıldığını inkâr edemezsiniz.

Adını anmaktan tiksindiğimiz birileri iç güvenlik yasası gibi hepimizi fail-i meçhul cinayetlere kurban edebilecek bir yasaya imza atıp, korku imparatorluğu kurmaya çalıştığına şahit olduk. Dün olanlarda ise yasalaştırdıkları bu ölüm fermanının pratikte nasıl uygulandığını gördük; bu insan kılığına bürünmüş korkunç canavarlar halkına, kendi savcısına kurşun sıkılması emrini verdi. 

Çoğunuz artık alıştınız bunları duymaya, ben alışamadım. Ben gecenin bir yarısı gözüme uyku girmediğinde, her yazılanı okumaktan kendimi alamadığımda yine yaşamak istemedim bu ülkede. Bu sefer ölümü sadece kendim için değil, insanımın canına kıymaya cüret eden o canavarlar için de diledim. Sadece onlar için de değil, kime kurşun sıkıldığını sorgulayanlara da ölüm diledim; sırf fikirlerini, eylemlerini desteklemedikleri için onların ölümünü haklı çıkartanlar için diledim ölümü.

Merhaba, ben devlet terörünün başını alıp gittiği, fikirleri mahkûm edebilmek için cephanesini kullanan canavarların yaşadığı ve hepimizin rehin alındığı, hepimizin kafasına silah dayalı ölümü beklediği bir ülkenin öfkeli bir vatandaşıyım. Daha fazla, kafama her gün silah sıkılan bu cehennemin bir parçası olmak istemiyorum.

Öldürülmemek üzere.

Ölmemek üzere…