"A moment of realization is worth a thousand prayers"

20150421

Altıncı Mektup: Abi Kafamda Kurbağa Var!

                                                                                                          21.04.2015 / 16:53 - İstanbul 
Çocukluğumdan beri yazarak kurtulmuştum tüm dertlerimden. Babam, günlüğümü eline alıp nefretime şayan olduğunda utanmıştım, kızmıştım. Yaktım günlüğümü. Yazdıklarımı yakınca, her şeyin onunla birlikte kül olup gideceğini sanmıştım. Gitmedi. Ben de yazdım. Sonra küstüm. İyi şeyler yazamadıkça küstüm. Yeniden başlamak için çokça denemelerim oldu, başaramadım. Yazdıklarım hep karanlıktı, karanlık şeyler yazmak istemiyordum. Bir gün yeniden yazmaya başladım. O kitabı okuduktan hemen sonraydı. Yasını unutmak için komik bir hikaye yazmaya başlayan yazarın, kendisini geçmişle hesaplaşırken bulduğu ve ağlayarak bitirdiği o hikayeden hemen sonraydı. 


Illustration by Ken Wong

Sevgili okuyucu,

Kitabına ‘başucu kitabım’ dediğim yazara başucu kitabını sormuştum. Başucu kitabının zaman zaman değiştiğini söylemişti, lakin hayatımızda değişmeyen bir şey vardı: Geçmişimiz. Onun kitabı; geçmişimi en saf haliyle yaşadığım, sorguladığım ve anlamlandırmaya çalıştığım her an elime konuveriyordu. O kedisinin peşine düşmüştü, bense yıllar sonra yeniden kafamın içinde zıplayıp bir oraya bir buraya vuran kurbağanın peşine.

O kurbağayı yakalamam imkânsızdı, biliyordum; çünkü bazı soruların cevabını verebilecek olanlar geçmişle hesabını çoktan kapatmıştı. Hatta geçmişe gömülüp gitmişti. Onlarsız yola devam edemeyeceğimi anlayınca kafamdaki bu kurbağayla dost olmaya karar verdim.

Onunla iletişime geçmek pek kolay olmadı, hırçındı, saldırgandı. Şu güne kadar varlığıyla müteşekkir olduğu her canlıya kan kusmaktaydı içten içe. Sustum. Uzunca bir süre sustum karşısında. Başlarda sakinliğim onu daha da delirtti, sonra uslanmaya başladı. Usulca karşıma geçti.

İçinde heyecan, korku, endişe barındıran bir duygu bulutu bütün bedenime çöktü. Titremeye 
başladım. O konuştukça ben titredim. Her sarsıldığımda bir cevapsız soru daha alıp başını gitti. Güçleniyordum. İncilerim döküldükçe, küçük bir kurbağanın karşısında çırılçıplak ve savunmasız dimdik durdukça dostane bir ses tonu duyar oldum. Ben de konuşmaya başladım. Benimle konuşurken her defasında bir başkasının kimliğine büründü.  Kan kustuğu herkesin kimliğine büründü. Hepsiyle konuştum. Hepsine sordum. Tüm cevapları topladım. 

O gün geçmişime veda ettim.  Yaptığım her hatada, karakterimdeki her kusurda onun arkasına sığınmaktan vazgeçtim. Kurbağayla dost olduk. Yan yana yürüyüp, sohbet etmeye başladık. Artık sadece benim kılığıma bürünüyordu.

Yahudi bir psikiyatra göre, günlük hatalarımızı çocukluğumuzda yaşananlara yüklemek Amerikan saçmalığından başka bir şey değildi. Hatalarımızı kabul etmemek için çocukluğumuza sığınıyorduk. Artık çocuk değildim. Geçmişim yoktu, sadece ben ve hatalarım vardık. Onlarla dosttuk. Kurbağa artık yol arkadaşım.  Bugün yine intihar etmediysem ve sizleri suçlamaktan vazgeçtiysem sebebi bu kurbağadır.


Ölmemek üzere…